BABA VE ÇOCUK

02.03.2016 684

 

“Bana her gün hayatı o armağan etti. Onun kucağı şimşek ve fırtınada sığınağım oldu. Onun kolları beni gençlik aşkımın hüsranından korudu. Onun bilgeliği ve anlayışı yetişkin olarak var olmamı sağladı.”

                                                                                                       Nellie Pike Randall

 

 

 

BABA VE ÇOCUK

 

Eşler ve çocuklar, genellikle, babaların kendilerine ayırdıkları zamanın azlığından şikâyetçidirler. “Baba, seni çok özledik.”, “Babam, keşke daha az çalışsa...”, “Babam, benimle oyun oynasa...” ifadeleri tanıdık geliyor mu? Babalar, her ne kadar yoğun çalışmaktan ya da trafikten şikâyet etseler de,  çocukların anneye ihtiyaçları olduğu kadar babalarının da yakın ilgisine ihtiyaçları vardır.

 

Aile sistemi içinde yer alan her birey birbirini etkiler. Böyle olmasına rağmen, söz konusu çocuklar olduğunda daha çok, anne-çocuk arasındaki ilişki ve bu ilişkinin her iki taraf için de ne kadar önemli olduğu vurgulanır. Babalar bu etkileşim içinde  sanki unutulmuşlardır.

 

Babaları tarafından sevilen çocuklar, genelde duygusal açıdan daha dengeli, daha az öfkelenen, benlik algıları daha yüksek ve dünyaya pozitif bir bakış açısı geliştiren çocuklardır.

 

Baba - çocuk ilişkisini araştıran uzmanlar;  bir babanın, çocuğuna verebileceği en önemli armağanın sevgi ve şefkati olduğunu ve baba şefkatinin; depresyon, madde bağımlılığı ve davranış sorunlarına karşı en iyi önlem olduğunu belirtmektedirler.

 

 

 

Değişen “BABA” Rolü

 

            Özellikle ekonomik açıdan gelişmiş, evlilik ve aile kurumunun giderek yok olduğu  toplumlarda  “babalık” kavramının zayıflaması, buna bağlı olarak da gençlik sorunlarının kaçınılmazlığından  duyulan kaygı, “babalık”  kavramı konusunda birçok araştırma yapılmasına  neden olmuştur.

 

            18. yüzyılda, babanın rolü; dini ve ahlaki öğretimi yapmak, çocuğa okuma yazma öğretmek, çocuklarının evlenme kararlarında anahtar rolü üstlenmekti. Endüstrileşme döneminin ortalarında ise baba, ahlak öğretmeni olarak değil; daha çok ekmeği kazanan kişi olarak kabul edilmeye ve yine bu dönemde boşanmalardan sonra çocuğun bakım işi annelere verilmeye başlandı.

 

 

 

Günümüzden 30-40 yıl öncesine baktığımızda, çocuğun yaşamında babanın fonksiyonunun değişikliğe ne kadar uğradığını fark ediyoruz.        

 

Sosyo-politik, ekonomik, bilimsel nedenlerin kadın erkek rollerini etkilemesi; savaşlar nedeniyle kadınların tek başlarına yaşamlarını sürdürebilme becerilerini geliştirmesi; çalışan anne sayısının artması; özellikle Batılı toplumlarda daha çok sayıda dul erkeğin tek başlarına çocuklarının bakım ve eğitim sorumluluğunu üstlenmeleri; geleneksel aile yapısının çekirdek aileye dönüşmesi; artık, çocuğun bakım ve gelişiminde babalara da önemli görev  ve sorumluluklar yüklemiştir.    

 

Artık, yenilenen “baba” kavramı, “uzak, duygularını göstermeyen, korkulan otorite” değil; “ev içi sorumlukları paylaşabilen, duygularını gösterebilen, çocuklarıyla ilgilenen, onlara zaman ayıran,  ilgi ve şefkât gösteren erkek” anlamına geliyor. Ancak, aileyi geçindiren; ama evde olmayan babalara da sıklıkla rastlanmaktadır.

 

Çocuğun doğumundan önce, anne tarafından karşılanan tüm gereksinimlerine, dünyaya gelmesiyle birlikte babası da ortak olur.

 

Babaların, çocukların bakımını üstlenmekten kaçındıkları günler geride kaldı. Babalar çocuğun bakımında aktif rol üstlenmeye başladılar. Günümüzde, özellikle Batı toplumlarında babaları tarafından yetiştirilen okul öncesi yaştaki çocukların sayısı günden güne artmaktadır.

 

Araştırmalar, babaların anneler gibi bebeğin sinyallerini doğru algılayabildiklerini ve  bebeğe yoğunlaşabildiklerini ortaya koymuştur. Önemli olan, babaya böyle bir fırsat verilmesidir. Çocuk yetiştirmede anne ve babanın eşit doğallıkla üstesinden gelebilecekleri yanlar vardır. Çocuğa biberonu vermenin “erkekçe” ya da “kadınca” bir yanı yoktur. Bunun hayvanlar aleminde de örneklerine rastlanmaktadır. Kuşların %90’ında ve balıkların çoğunda yavrulara babalar bakar. Anne ve babalar arasındaki farklılık, cinsiyetten çok ebeveynin bakımı üstlenmesinden kaynaklanmaktadır.

 

 

 

İlk Bir Yıl Neden Önemlidir?

 

·         Çocuğun ilk beş yıllık yaşamı, ömrün en önemli yıllarıdır. İlk beş yıl içinde en önemli olanı da birinci yılı kapsayan bebeklik dönemidir. Çocukla ilgilenmek için onun büyümesini beklememek, doğar doğmaz ilişki kurmaya çalışmak çok önemlidir. Yakın fiziksel temasın olmadığı, kucağınıza alıp masal anlatmadığınız yemeğini yedirmediğiniz bir çocukla daha sonra duygusal bir bağ kurmak çok da kolay değildir. Özellikle, 5 yaşına kadar çocukla olumlu ilişki kurmak gerekir.

 

·         Çocuğun kişiliğinin temelini oluşturan ”benlik kavramı”nın önemli bölümü bebekken oluşur.

 

·         Çocukların yaşam konusundaki temel görüşleri bu dönemde oluşur. Ya temel bir güven ve mutluluk ya da güvensizlik ve mutsuzluk duymaya başlarlar. Çocuğun, dünyaya baktığı ilk gözlüklerin camı bu ortamdır.

 

·         Çocuğun temel ihtiyaçları (açlık, ısınma, uyku, tuvalet, dokunma, güvende hissetme, kabul görme) zamanında ve uygun bir şekilde  karşılanıyorsa; çocukta güven ve iyimserlik duygularının temeli atılacak ve çocuk potansiyel yeteneklerini en iyi şekilde gerçekleştirmeye yönelecektir.

 

 

 

Zihinsel Gelişime Babanın Etkisi

 

Yapılan birçok araştırma, baba–çocuk ilişkisinin çocuğun zihinsel gelişimi ve okul başarısını büyük ölçüde etkilediğini göstermektedir.

 

Babalar, genellikle annelere oranla çocuğun bağımsız davranmasını, çevreyi keşfetmesini daha fazla cesaretlendiren bir tutum içindedirler. Bu, çocuğun zekâsını olumlu yönde etkiler. Babalar çocuklarıyla oyun oynarken ve etkileşimde bulunurlarken kendilerine özgü bir yöntem kullanırlar. Hayal kırıklıklarıyla baş etmeyi özendirir ve becerilerini geliştirmelerine izin verirler.

 

Babasıyla yakın ve nitelikli bir ilişkiye sahip çocukların okul başarısıyla, zihinsel gelişiminin olumlu etkilendiği tespit edilmiştir. İlgisiz ve aşırı kısıtlayıcı baba ise çocuğun zekâsını olumsuz etkilemektedir.

 

Çocuğun zekâ gelişimini oluşturan kalıtımsal özelliklerin önemi yok sayılamaz; fakat çevresel uyarıların etkisi de zekâ gelişimini etkileyen önemli bir faktördür. Sosyal uyaranların niteliğinin de çok etkili olduğunu söylemek gerekir. Uyaranların eksik olduğu bir çevrede büyüyen çocukların zihinsel açıdan geri kalması söz konusudur. Baba, çocuğun zihinsel gelişimi için gereken uyaranları sağlayan en önemli bireylerden birisidir. Anne–babalar sadece çocuklarıyla kurduğu ilişkiyle değil, aynı zamanda çevreyi düzenlemeleri ile de çocuğun zekâ gelişiminde etkili olurlar.

 

 

 

Kişilik Gelişimine Babanın Etkisi

 

Bireyde kişilik özelliklerinin oluşumu, eskiden sadece kalıtımsal faktörlerle açıklanmaktaydı. Oysa, şimdilerde kişilik gelişimini etkileyen başka faktörlerin varlığından söz edilmektedir. Bunlar; kalıtım, aile içinde yaşanan deneyimler ve yaşam boyu karşılaşılan olaylardır.

 

Benlik algısı, kişilik özelliklerinin temelini oluşturan bir kavram olarak kabul edilmektedir. Benlik algısı, bebeklik döneminden itibaren gelişmeye başlar. Çocuğun kendini önemli bir varlık olarak algılaması için, temel ihtiyaçlarının karşılanması ve ebeveynleriyle sağlıklı bir ilişki kurması gerekir.

 

Benlik algısı, bireyin kendisi hakkındaki düşüncelerinin ne olduğu ile ilişkilendirilir. Çocuğun fiziksel, duygusal, sosyal özellikleri, istekleri ve başarıları hakkındaki inançları onun benlik algısını olumlu ya da olumsuz etkiler. Çocukların benlik algısını oluşturan sadece kendi düşünceleri ve deneyimleri değildir, aynı zamanda içinde yaşadığı çevrenin düşünceleri ve en önemlisi anne-babasının görüşleridir.

 

Ebeveynlik sorumluluğunu eşiyle paylaşabilen anneler daha mutlu olurlar ve annelik becerilerini geliştirme şansını bulurlar. Babanın varlığı, anne-çocuk arasındaki ilişkinin daha sağlıklı olmasını sağlar. Eğer, ebeveynler arasındaki ilişki sağlıklı değilse; bazı anneler bu boşluğu doldurmak için bütün ilgi ve sevgisini çocuğa aktarabilirler, bu da çocuğun bağımsız bir kişilik geliştirmesini engeller.  

 

 

 

Babaların, Çocuklarının Benlik Algısına Katkıları Nelerdir?

 

  • Babanın, çocuğuyla birlikte olduğu sürenin uzunluğundan çok, geçirilen zamanın kalitesi önemlidir.
  • Babalarından daha az sıcaklık gördüğünü, babalarının kendilerini onaylamadığını, ihmal ettiğini, reddettiğini düşünen çocuklarda olumsuz kişilik değerlendirmesi, duygusal tepkisizlik, tutarsızlık, olumsuz dünya görüşü gibi özelliklere rastlanmaktadır.

 

Ahlak Gelişimine ve Davranış Sorunlarına Babanın Etkisi

 

Bir uzman görüşüne göre; ahlaki gelişim, çocuğun ahlaki hareketlerine (dürüstlük, vicdan vb.) rehberlik edecek kuralları kazanma olarak tanımlanmaktadır. Ahlaki davranışın gelişimi üzerindeki babanın etkisinin ne olduğuna ilişkin yapılan çalışmalar sınırlı sayıdadır. 

 

Anne ya da babanın, çocuğun ahlaki gelişimine yardımcı olabilecek 4 davranışı vardır:

 

  1. Çocuğa model olur.
  2. Çocuğu disipline eder. Bazı davranışları cesaretlendirirken bazı davranışlar engeller.
  3. Çocuğun duygusal gereksinimlerini karşılar.
  4. Çocuk ve sosyal ortam ile ilişkiyi sağlar. Hem toplumun istek ve beklentilerini eve getirir hem de sosyal ortamda kendi statüsü çocuğa da bir statü sağlar.

 

 

 

Ahlaki davranış yönünden yapılan çalışmalarda, babanın tutumunun önemli olduğunu gösteren sonuçlar elde edilmiştir. Öncelikle, tutarsız davranış sergileyen babaların (hoşgörü ve otoritede abartılı) çocuklarının çalma ve aldatma gibi davranışlara eğilimli oldukları bulunmuştur. Yine başka bir çalışma sonucunda, nazik davranışlar sergileyen çocukların sıcaklık ve şefkat gösteren baba modellerine sahip oldukları tespit edilmiştir. İki çalışmada da suçlu gençlerin babaları tarafından sıklıkla cezalandırıldıkları bulunmuştur.

 

Birçok araştırmada, ergenlerde var olan madde bağımlılığı, depresyon, anksiyete, davranış bozukluklarıyla zayıf baba-çocuk ilişkisi arasında kuvvetli bir ilişki bulunmuştur.

 

Ayrıca, kaygı bozuklukları, obsesif-kompülsif davranış sorunları yaşayan çocukların babalarının, aşırı koruyan, eleştiren ve mükkemmeliyetçi babalar oldukları tespit edilmiştir.

 

Erkeksi (maskülen) Davranışın Gelişimi

 

Erkek çocuk, 3-4 yaşlarındayken annesiyle arasında özel bir ilişki olmasını ister. Babayı annesinin sevgisini elinden alacak, annesiyle arasındaki ilişkiyi bozacak rakip olarak görür ve kıskanır. Bu dönemde çocuk kıskandığı kişiyle rekabete girer ve o kişinin davranışlarının provalarını yaparak model alır. Baba, bu dönemde çocuğundan uzaklaşmak yerine onu dinlemeye ve anlamaya dönük bir yaklaşım sergilerse, bu olumlu iletişim çocuğun, babayı model almasını kolaylaştırır.

 

 

 

Erkek Çocuğun Cinsel Rol Gelişimini Etkileyen Faktörler

 

  • Babanın oğluyla sıcak ve şefkatli bir ilişki kurması,
  • Babanın güçlü olması ve çocukla ilgili alınacak kararlara katılması,
  • Aile içinde, babanın dış dünyada olduğu kadar etkin olması ve oğlunu da etkin olması için desteklemesi,
  • Babanın çocuk için model olması ya da aile içinde çocuğun model alabileceği bir erkek olması,
  • Çocuk tarafından en çok taklit edilen model, değerleri kontrol eden kişidir. Bu sebeple babanın değerleri kontrol etmesi,
  • Erkek çocuğun, babaya benzerliği sözel olarak ifade edilmesi ve ödüllendirilmesi,
  • Babanın, anne tarafından olumlu algılanması ve yansıtılması.

 

Erkek Çocuğun Özdeşim  Modeli Olarak Annesini Seçmesinin Nedenleri Nelerdir?

 

Bazen, erkek çocuk baba ile özdeşleşemeyerek anne ile özdeşleşebilir. Bunun farklı sebepleri olabilir. Bunlar, babanın; erkek çocuğuyla ilişki kuramaması,  aşırı ve baskıcı olması, ödüllendirmekten çok cezalandırıcı ve kırıklığa uğratıcı olması ve baba kaybı sebebiyle baba modelinin yerine geçebilecek bir erkek yetişkinin olmaması olabilir. Bunlar erkek çocuğun annesini model almasının sebepleri olabilir.

 

            Bazen de ailede annenin çok baskın olması erkek çocuğun anneyi özdeşim modeli olarak seçmesine neden olabilir.

 

Model alma, ancak olumlu ve doyum sağlayan bir baba çocuk ilişkisiyle gerçekleşebilir.

 

 

 

Kadınsı (feminen) Davranışın Gelişimi

 

Kız çocuk da 3-4 yaşlarında babası ile yakın bir ilişkinin olmasını ister. Anneyi bu ilişkiyi tehdit edici görür ve kıskanır. Kız çocuk, bu dönemden annesine karşı olumsuz duygularını bastırarak ve annesiyle özdeşim kurarak çıkar. Bu dönemde de baba aktif rol oynamaktadır. Baba annenin beğendiği yönlerini ön plana çıkarırsa; kız çocuk kıskandığı annesinin övülen davranışlarını model alır. Ayrıca, karşı cinsle ilişkileri hakkındaki ilk bilgileri anne-baba ilişkisini gözlemleyerek öğrenir. Anne-baba arasındaki olumlu ilişkiyi gözlemleme şansı olan kız çocuklarının karşı cinsle uyum gösterebilme becerileri daha kolay gelişir.

 

Kız çocuğun yetişkinlikte karşı cinsle rahat iletişim kurması, babası ile olumlu ilişkisinden kaynak alır. Baba ile olumlu ilişki, kız çocukların ergenliklerini daha rahat geçirmelerini sağlar.

 

Babanın kız çocuğuna karşı olumsuz yaklaşımları, kız çocuğunun yetişkinlikte erkeklerle yakın ilişkiye girme ve evlilik konusunda sıkıntı yaşamasına sebep olabilir.

 

 

 

Kız çocuğun Cinsel Rol Gelişimini Etkileyen Faktörler

 

·         Babanın şefkâtli, yakın, kabul edici; ama aynı zamanda da yetkin ve kurallı olması,

 

·         Babanın, kızında sıcak ve şefkâtli davranışı ödüllendirmesi,

 

·         Çocuğun cinsiyetine uygun davranışlar göstermesi, cinsine uygun davranışlarının anne ve baba tarafından onaylanması,

 

·         Annenin özellikle sıcak davranması,

 

  • Çocuğun anne babasından birinin ya da her ikisinin de uygun model olması.

 

 

Babalara Çocuklarıyla Sağlıklı Bir İletişim Geliştirebilmeleri İçin Öneriler

 

  • “Ben iyi bir baba mıyım, mükemmel bir baba olmak için neler yapmam gerekir?” diye kendinize soruyor olabilirsiniz. Mükemmel değil; ancak mutlu, keyifli ve iyi anne-baba olunabilir. Bunun için sabır, araştırma ve sevgi gerekir. Önemli olan çocukları yetiştirirken anne-babanın ellerinden geleni yapması ve buna inanmasıdır.
  • Günlük yaşamın içinde espriyi yakalamaya çalışın! Bu, eşiniz ve çocuğunuz için de rahatlatıcı olur.
  • Sadece korkulan, saygı duyulan, mesafeli bir baba olmaya çalışmayın! Bunun tam tersi  tutum da boşluk yaratabilir. Çocuklarınızı koşulsuz severken aynı zamanda sınırları, belli bir ortam sunmaya çalışın! Çünkü, kuralların olmadığı  baba – çocuk iletişiminde disiplin unsurunu da unutmamak gerekir. Çocuklarla iletişimde ortamlar çocuklara güvensizlik duygusu yaşatır.
  • İşlerinizin yoğun olması evinize ve ailenize az zaman ayırmanız, sizin ilgisiz bir baba olduğunuzu göstermez. Önemli olan, kısıtlı zaman dilimleri içinde bile kaliteli zaman geçirebilmektir.
  • Çocuklarınızın özel günlerinde (doğum günü, okul müsameresi veya spor etkinliği) her zaman yanında olmaya çalışın! Çünkü, bu tür özel günlerin tekrar yaşanması söz konusu olmayacak.
  • Çocuklarınızı övmeyi unutmayın! Övgü, gerçekten samimi bir şekilde dile getirildiğinde insanı motive eden çok etkili bir yoldur.
  • Çocuğunuzla ilişkinizin büyük bir bölümü ortak olarak zevk aldığınız zamanları içeriyorsa, doğru yoldasınız demektir. Bunun için; birlikte maça gitmek, balık tutmak, spor yapmak, ders çalışmak, sinemaya gitmek,  ergenlik çağındaki çocuğunuzun ilgi alanlarıyla ilgili bilgi sahibi olmak ve örneğin sevdiği müzik topluluğunun bir-iki şarkısını dinlemek ya da konserine gitmek vs.
  • Babaların, çocuklarını kendi iş yerlerine götürerek bir günlerini nasıl geçtiğini onlara göstermesi karşılıklı anlayışı geliştirecektir. Babanın kendi iş yerine çocuğunu götürülerek yaşına uygun görevler vermesi, onda güven ve sorumluluk duygusunun gelişmesini destekler.
  • Çocuklarınıza, kendiniz için hayatta önemli olan değerlerin neler olduğunu her fırsatta anlatın ve aktarın!
  • Çocuklarınıza kendi çocukluk dönemlerinizde yaşadıklarınızı ve kendi büyüklerinizden almış olduğunuz önemli dersleri aktarmak için fırsatlar yaratın!
  • Ebeveynler teke tek, çocukla kaldıklarında üçü bir arada olduklarından daha fazla etkileşime geçmektedirler. Bu nedenle, çocuğunuzla tek başınıza zaman geçirmeye özen gösterin!
  • Çocuğunuzun okulunda öğretmenleri ve rehber öğretmenleriyle  yapılan görüşmelere, dönemde en az bir kere katılmaya özen gösterin.

 

“BABA OLMAK”, gerçekten çok kolay bir iş değildir. “Babalık” öğrenilebilir bir beceridir; fakat istemek de çok önemlidir.